02
Nis

Yerüstünden notlar

Hanimiş Denemelerim benim, hanimiş..

Eğer üzüleceğimiz şeyleri kendimiz seçebilseydik, her türlü acıyı koyardık da ortaya, aşk acısını şöyle beride tutardık.

Öyleydi. O zamanlar hep ayrı tutulurdu. Çünkü böyle yarı-mesnetsiz zamanlarda, bir ağrı var yukarılarında, anlatamazsın, bir akıl kayması ki tarifi yok ama çabalıyorsun. Kendini çağırıyorsun ısrarla, dilini kanatırcasına bağırıyorsun kendi adını, nafile, kendine gelemiyorsun. Kaldığın yeri o kadar sevmişsin ki; dönemiyorsun..

Burnumuzun dibindeyken, olduğundan daha büyük görünür her şey bazen.

Yalnızlık, karanlık ve en çok da duygular. Sevgini de büyütebilirsin, ama yalnız zor, yalnızlıkta en çok sıkıntı büyür, ezer geçer, konilerine işler, renkli filmlerin siyah beyazlaşır. O kadar çok yapacak şeyin yoktur ki; inşaa ettiğin en güzel şeyleri bile yıkarsın.

Öyle sık değişiyor ki cepheler, bunun bir savaş olduğunu anlamakta güçlük çekiyoruz.. Herkes birbirine benzemeye çalışırken, birilerinin yaptıklarını doğru bulmaya uğraşırken kavganın sebebi güme gidiyor.. Sonra birden derin uykular basıyor, kendimizi çok ciddiye almaktan yorgunuz.

Bütünlük mü, yarımlık mı? Soru buydu. Seçimsizlikteydi ibre hep.  Bütün olamayan her şey gibi, eksikliğimizi büyütüyorduk. Hastalık gibiydi; eksikliğimizden kalmıyorduk.

Düşünürken güzeldi, yaşıyoruz: tuhaf.

Sözcüklerin hepsi bana tanıdık geliyor ama yanyana koyunca bir anlam çıkaramıyorum. Bilmiyoruz, farkında olamıyoruz, aşk ağır geliyor bünyelere, vazgeçmiyorum demek yerine, tüm gücünle sarılmak yerine, inadına öyle bir kanatıyoruz ki; acısından büyümesin diye aşk.

Kendimizi cümlelerin içine hapsettik, anlamları arkamızdan ağlıyor.

Söylediklerimiz, basit düşüncelerle sarfedilmiş sözler, hatta büyütüyorum oyunu; düşüncesizlikle sarfedilmiş sözler, işte onları öyle bir sahipleniyoruz ki sonraları, kendimizi öyle bir koruyoruz ki, kendim ve ben nidalarında boğuluyoruz. Oysa aitlik; ne güzel şey… ( Burada ister istemez Sabahattin Ali’nin şu sözleri geliyor aklıma: “Bu akşam anladım ki; bir insan diğer bir insana bazen hayata bağlandığından çok daha kuvvetli bağlarla sarılabilirmiş. Yine bu akşam anladım ki; onu kaybettikten sonra ben dünyada ancak kof bir ceviz tanesi gibi yuvarlanıp sürüklenebilirim.”).  Çözümler bizken, biz hep beniz.. “Sevmek, sevdiğiniz kişinin her şeyini sevmektir. Sevmek, sevdiğiniz insanın bütün yaralı geçmişini, bütün acısını, bütün hastalıklarını üstlenmektir”. Çok mu zor? Sanmıyorum, galiba korkup kaçmak kolay..

Suçluyum hakim bey, başkalarının meziyet olarak gördüğünü, eziyet olarak görene sunmaktan suçluyum, problemleri görüp onları isimlendirmekten suçluyum, problemin ne olduğunu anlamadan çözmenin imkansız olduğunu bilmekten suçluyum.

Gidiyor musunuz? Benim yüzümden mi?

Özür dilerim beceremediğim için, dürüstlükten o kadar yorulmuştum ki; yalanlar denedim, bu bağımlılığın tedavisi var mı? İnsanların dönemeyeceği yerler varmış, oralara gitmeyin, olur mu?

Görmeyi bıraktım, duymayı, yalanı her şeyi. Tüm ağırlıkları attım üzerimden, pi’yi bile üç aldım bu sefer, at sen de ağırlıklarını ve gel, anneanneme saygıyla; biz öyle sanıyoruz ama aslında hayat o kadar zor değil.

 

 


  1. işimolmazbendendegüzeliyok;)
    02Nis

    sayfadaki yeni düzenlemeler de çok güzel olmuş, yakışmış 🙂

Arkamdan Konuşun