Kimim Ben

Samet Demir

Sene bin dokuzyüz çift 8 de Türkiye’nin en kuzeyinin en ucunda, ailenin 4. ve sonuncu veledi olarak doğmuşum. Biraz ilginç bir çocuk olduğumu söylerler hep; yürümeyi hiç öğrenmeden 6 aylıkken direk koşmaya başlamışım, daha iki yaşımdayken şu an ki çoğu arkadaşımdan daha fazla ingilizce biliyomuşum, mahallenin yaşıtım olan küçük kızlarından dayak yiyip gidip acısını mahallenin yaşıtım erkeklerinden çıkartıyormuşum, üzerimize kedi atlayan arkadaşıma bu anıyı unutmak için aspirin içmeyi teklif etmişim, elimi prize sokup ilk elektrik çarptığında acaba şansa mı oldu diye tekrar elimi prize sokmaya çalışmışım, bisikletime televizyonun fişinin kablosunu bağlayıp motorsiklet olmasını beklemişim ve bir sürü böyle şey. Öyle 3 sene ilginç ilginç geçti derken, sonra birgün eve bir adam geldi sakallı falan, dediler bu senin baban o günden beri hala “baba baba” diye peşindeyim adamın, ama bu normal çünkü o benim babam.

Kahvede sen kimin oğlusun dediklerinde babamın adını değil annemin adını söylermişim, babam kızardı, haklıydı da sonuçta adamın erkekliğini çiğniyordum ama çok tatlı bi bebekmişim kızmaya bile kıyamazlarmış bana o zamanlar.(Gerçi şimdi de kızmıyolar)

Sonra birden bire ne olduysa kendimi İstanbul’da buldum, buradakiler de çok sevdiler beni, iftar sofralarına oturttular, avucuma bayram harçlığı sıkıştırdılar. Lokmalarını paylaştılar, ne helvasız bıraktılar, ne de aşuresiz koydular. Durumumuz pek iyi olmasa da çok çok kötü de değildir o sıralar. Her ne kadar hatırladığım tek bir adam gibi oyuncağım dahi olmasa da, her zaman eğlenerek büyüdüm. Gerçi hatırladığım 2-3 oyuncağım var “tornavida ile pense” ve “2 tane misket”. En büyük hayallerimden biri, bir gün alet çantamın olması!!!(Şu an var, mutluyum).

Okul hayatımda hep iyiydim, mesela sınıfın birincisi ve ikincisi gelmediği günler hep en iyi bendim. Haklarını vemek lazım onlarda çok hastalanırlardı. İlkokul hocalarım beni hiç sevmezlerdi yoksa gerçek birinci hep bendim, mesela 4. sınıftaki matematik sınavında 7 tane aynı kağıdı arkadaşlara ve pek tabii kendi kağıdıma yazdım, onlar 98’er puan alırken ben 60’larla yetindim. Çünkü o okula sonradan katılmıştım ve beni o hoca okutmamıştı. İlkokul 1 de okul müdürünü tuvalete kitlememin etkisi de olabilir. Neyse, yeteneksiz çocuklar takdirleri, onur belgelerini koleksiyon yaparken onların başarısının arkasındaki kişi olarak bana ucu ucuna teşekkür verirlerdi. Bunun için ben de onlara teşekkür ediyorum ama takdir verselerdi keşke, annem ablam falan mutlu olurdu.Gerçi ben de mutlu olurdum, eve gelince maçlarda attığım golleri değil aldığım notları anlatabilirdim belki.

Sonra orta okul başladı her derse farklı hocalar falan giriyordu, aynı çocuklar karnesinde 3’er 4’er zayıf getiriyor Samet takdirleri almaya başlıyordu. Aynı zamanda futbol turnuvasında takımının üç golünün tamamını atıyor, maç üç-üç bitiyor ve maç penaltılara kalınca attığı penaltı direkten döndüğü için yenilgiden kendini sorumlu tutuyor, ona hak veren arkadaşları ile hala muhabbetin dibine vurabiliyordu. Sınıfta herkesin dalga geçtiği kıza, kızın sevdiği çocuk hakkında bütün bilgileri vermekten çekinmeyip, onunla arkadaşlık kurduğu için kendisini aşağılayanlara, sakar şirin de bir şirin gözlüklü de diyor, herkesin o vakitler şirinlere olan düşkünlüğü sayesinde işin içinden çıkıyordu. Aynı zamanda sınıftaki köylüsü olan kıza yanlışlıkla dönen tekme attığı vakitler taekwon do aşkı gözlerinden okunuyordu.

O sıralar çok güzel bi mahalle hayatım vardı, hergün kolasına maç yapar, ya kola almazdık ya da büyükler tarafından sahadan çıkarılırdık. O vakitlerde 1.40 boylarında kule gibi bir forvettim. Şimdi ise kendimi ya tam 1.80 boyunda bir kalasla aynı boyda hissediyorum ya da 1,8nanometre boyundaki bir mikroorganizmanın 109 katı kadarım.

Kaldığım yerden devam etmek gerekirse ilginç bir lise hayatım oldu, şöyle diyim çok güldüm eğlendim, çok durdum, ama çok iyi dostlar kazandım, yaşamı en çok burada öğrendim. O sıralar şanstır ki ablamın tayini de aynı okula düştü, ilginç bir durum oldu. Bunun zorluklarını bir şekilde atlattım ama o zorluklardaki eğlence çok güzeldi. Mesela ablamın girdiği biyoloji dersinde, dersten kopmuş bi şekilde, ne amaçla olduğunu hatırlamaksızın, en ön sırada otururken ayağa kalkmış arka sıraya doğru bir yürüyüşe çıkmıştım. Bu sırada beni süzen ablam, “Samet aptal mısın?” demiş, ben de “Genetik galiba” deyip yerime oturmuştum. Güzel günler… Neyse, bunlar boş şeyler, ben anlaşılması zor biriyim, herşeye bi mazeretim bir yorumum var, iyi biriyim lan ben kötülük aklıma gelmiyo, mesela hayatımda hiç küfür etmedim, küçük çocuklar argoyu benden iyi biliyor.

Aza kanaat getirebilen biriyim, mesela mcdonalds’a giderim bazen, menü isterim, “büyük olsun ister misiniz” derler, genelde “aslında isterim ama napalım küçük” derim. Öyle palavracı biri değilim demek isterim ama eğer palavracıysam zaten bu dediğim de yalan olur bu yüzden bu konuda bir yorum yapmak istemiyorum, ama değilim bence, olsam  değilim demeyip palavracıyım olm ben diyerek milleti kandıracak kadar akıllıyım.

Tekrar geri dönmek gerekirse liseden sonra, eve yakın bi yerde üniversiteye başladım, mühendis olmak istedim, evime yakın yeri adı itü, burada genelde derslerde yazılan şeyler f(x)=bilmem ne ile başlar anasının nikahına kadar gider, lim giderkenlerin sonu gelmez, ama burada öğrencilik de gayet fantastiktir. Hoca tahtaya bunları yazarken biz hayata uyarlarız. Örnek vermek gerekirse, hoca tahtaya f(x)= xxxyazıp türevini alır f'(x)=”öllün körü”  yazarken biz bunu defterimize f(x)=para f'(x)=hatun olarak deftere geçiririz, hatta durmaz ikinci türevini bile alırız, çok çalışkanız. Bu sıralarda keşifler ara vermez, itü’nün altın kuralını da buluruz: “itü’de bulunan kızların, arka sıralardan ön sıralara doğru gidildikçe bıyık boyları uzar”. Daha devam etmek isterdim ama sıkıldım ya, hep ben hep ben siz nasılsınız nesiniz necisiniz slm asl? Bura kasar msn var mı? Görüşmek üzere bebişlerim, bekleyin…

2018 Notu: Bu yazının 2006 yılında ergen bır cocuk tarafından yazıldığını unutmamak gerek 🙂


  1. Melisa
    16Ağu

    Kaç kere okudum ben bu özgeçmişi.Her okuduğumda da gülmekten alamıyorum kendimi.Özellikle şu ”genetik galiba” lafını.İnsanın hazır cevaplılığı zekasını gösterir biraz da.Çok zeki olduğunu düşünüyorum zaten.Neyse öyle işte yeter bu kadar arkandan konuştuğum :))

Arkamdan Konuşun